Bir çocuk cerrahı yaşlanmaya başladığını nasıl anlar? Eğer bayramlarda hastaneden ayrılmaya başladıysak, demek yaş artık 50’yi geçmiş… İlk defa bu yıl bayramda Istanbul’dan uzaklaşmaya vakit bulabildim. Gökova’da gezerken çok fazla arı olduğunu fark ettim. Biliyorsunuz Muğla’da arıcılık halkın aktif uğraştığı bir geçim kaynağı. Çocuk cerrahının seyir defterinde size yaz aylarında karşılaşılabilecek olağan bir problem olan “arı sokmalarını” anlatayım diye düşündüm.
Arılar neden insanları sokarlar?
Bal ve arıları çok sevdiğim için önce şunu söylemek lazım; arılar durup dururken sokmazlar. Sizi sokmaları için mesela çimdeki bir arının üzerine yalınayak basmanız, veya elinizi fark etmeden masadaki bir arının üzerine koymanız gerekir. Veya arının kovanına çok yaklaşmanız, kovana çomak sokmak gibi hareketlerle arıları kızdırmanız, veya gereksiz korkularla abuk subuk hızlı hareketler yaparak arının da korkmasını veya sizi tehdit olarak algılamasını sağlamanız gerek. Aksi takdirde arılar sizi sokmazlar. Özellikle bal arıları mecbur kalmadıkça hayatta sokmazlar. Neden soksunlar ki? Sokarlarsa ölürler. Durup dururken neden kendilerini öldürsünler?
O zaman ikinci soru: Bal arıları neden sokunca ölürler?
Bal arılarının iğneleri, aynı deniz kestanelerinin iğnesi gibi, gözle göremeyeceğiniz, balık oltalarının kancaları gibi dikenlerle çevrilidir. Özellikle sert insan derisinin içerisine girdiğinde bu oltamsı dikenler yüzünden geri çıkamaz. İğnenin sonunda arının zehrinin dolu olduğu bir kesecik vardır. İğne ve zehir kesesi arının iç organlarıyla da bağlantılıdır. Arı insanı soktuğunda iğnesini geri çıkaramaz, kese ve iğne deride kalır. Arı kendisini kurtarmaya çalışırken kese ve iğneye bağlı olan iç organları da dışarı çıkar, akabinde arı ölür. Burada küçük bir ek bilgi vereyim. Diğer arı türlerinde, eşek arıları, yaban arıları, domuz arıları gibi, iğnelerdeki oltamsı dikenler çok az, sadece ucunda var; yani bu arı türleri sokunca ölmez ve bir kereden daha fazla sokabilirler… Ama onlar da bal arıları gibi durup dururken sokmazlar.
Arı sokarsa ne olur?
Önce iğne ağrı reseptörlerini uyaracağı için ağrı hissederiz. Sonra zehiri oluşturan proteini allerjen olarak algılarız ve vücudumuzdaki IgE dediğimiz immunglobulinler bu allerjene bağlanırlar. İşte bu birbirine bağlanmış antijen ve IgE kanımızdaki mast hücrelerinin histamin salgılamasına yol açar. Histamin önce kan akımını artırır, inflamasyona neden olur ve bir takım kimyasalların da salgılanmasına neden olarak zehirin etkilerini yok etmeye çalışır. İşte bu histamin tüm alerjenleri de vücuttan atmaya çalışacağından sistemik olarak da burun kaşıntısı, akıntısı, göz akıntısı, kaşıntısı, hapşırık, öksürük gibi semptomlar oluşturur. Bunlardan dolayı vücudumuz böyle alerji bulguları gösterdiğinde antihistaminik alıyoruz, yani alerji ilacı.
Arı sokmalarının binde üç ile yüzde 3 arasında oranlarında, tam olarak orandan emin olunamıyor ama tüm toplumun %8 kadarında olabileceği düşünülüyor, anafilaksi gelişebiliyor.
Nedir bu anafilaksi?
Aslında alerjik reaksiyonların yayılıp sistemik hale gelmesine deniyor. Her yıl 40 kadar insanın Amerika’da arı sokmasına bağlı anafilaksiden öldüğü tahmin ediliyor. Bu insanlarda yaygın kurdeşen gibi döküntüler, boğaz ve dilin şişmesi, nefes almada zorlanma, mide bulantısı, kusma, kan basıncının düşmesi, şuur kaybı gelişebiliyor.
Allerjik problemler doğuştan olabileceği gibi, bazı insanlar sonradan da ciddi alerjik reaksiyon verebiliyorlar. Mesela arı sizi soktu, vücüdunuz hızlıca IgE üretti, henüz daha o IgEler kanda çokça varken yine arı soktu. Bu sefer tabi ki daha hızlı ve fazla bir reaksiyon verilebiliyor.
Arı sokunca klinik olarak ne problemler ortaya çıkıyor?
Çoğu insanda soruna yol açmayan basit, bölgesel reaksiyonlar gelişiyor; kızarıklık, ağrılı şişlik gibi (1-5cm çaplı). Şişlik ilk birkaç saatte oluşup bir iki gün kadar sürebiliyor.
%10 kadar insanda şişlik yaklaşık 10cm çaplarını bulabiliyor, 48 saatte en kızarık ve şiş halini alıp, 5-10 gün sürebiliyor. Bu tip reaksiyonlara “büyük bölgesel reaksiyonlar” diyoruz.
Büyük bölgesel tip reaksiyonların %8 kadarında da anafilaktik reaksiyon gelişebiliyor. Yani biraz önce söylediğim solunum sıkışıklığı, tansiyon düşmesi, nefes alamama, şuur kaybı gibi…
Bir şekilde arı soktu, ne yapmalıyız?
Biraz önce anlattığım gibi bal arısının iğnesi ve kesesi beraber derinin üzerinde kalacağından arı soktuktan sonra da bu keseden zehir akmaya devam edecek. Onun için hızlıca bu iğneyi oradan çıkarıyoruz. Arkasından su ve sabunla yıkıyoruz. Daha sonra da şişmeyi engellemek için soğuk / buz uyguluyoruz.
Yukarıda bahsettiğim büyük bölgesel reaksiyon oluştuysa medikal tedavi de gerekebilir. Bu hastalar ağızdan/lokal steroid, antiinflamatuar ilaçlar, antihistaminik dediğimiz antiallerjenler ağızdan / krem olarak kullanabilirler.
Burada büyük bölgesel reaksiyonlarla bakteriyal enfeksiyonları ayırmak gerekir. Bakteriyal enfeksiyonlar genelde 3-5 gün sonra ortaya çıkmaya başlar, ateş de eklenir, ama neyse ki arı sokmalarından sonra sık gözlenmez. Antibiyotik işe yaramaz, abse oluşursa da devreye biz cerrahlar gireriz.
Asıl önemli nokta şu: Eğer kişinin bilinen bir alerjik öyküsü varsa veya yukarıda anlattığım anafilaksi bulguları varsa mutlaka epipen veya penepin kalemler ile epinefrin vermek gerekiyor. Epipen kalem içerisinde dozu hazır tutulan epinefrin içeren, hızlıca bacak kasımıza sokarak yapabileceğimiz bir özel şırınga aslında.
Epinefrin genişleyen damarları daraltıp düşen basıncı artırıyor, solunum sisteminin kaslarını gevşeterek de rahat nefes alınabilmesini sağlıyor. Ama bu kişilerin mutlaka hemen hastaneye gitmeleri şart çünkü geçici bir rahatlama sağlanmış olabilir. Hasta tekrar sıkışabilir.
En iyisi yazın çimlere basarken mümkünse dikkatli olalım, arı olan yerlerde yalınayak dolaşmayalım, çok renkli giyinmeyelim, acayip güçlü parfümler sürmeyelim. Yemek yerken ayrı bir dikkat gerekiyor. Arılar sanılanın aksine şekere değil, daha çok ete gelirler. Ya et yemeyin hem pahalı, hem zararlı, yiyecekseniz arıların olmadığı güneş battıktan sonra yiyin, illa öğlen yiyecekseniz de Türk kahvesi yakmak işe yarıyor gerçekten. Bir de içerisini görmediğiniz şişelerden ağzınıza dikerek içeçek tüketmeyin. Teneke kola, bira şişelerinin içerisine girerek boğazdan arı sokması hiç hoş olmayacak sonuçlar doğurabilir.
Fazla anlattım sanırım. Dikkatinizi dağıtmadan seyrimizi sonlandıralım.
Youtube videosu izlemek isterseniz tıklayın, instagramdan takip edin, ve mutlu kalın.