Biliyorsunuz, “Erkek Sünnetinin Öyküsü” isimli bir kitabım var. (videosu için tıklayabilirsiniz) Bu kitap içerisinde sünnetin nereden çıktığını, dinlerdeki yerini, mitolojik hikayeleri, bilimsel açıdan yararlarını, zararlarını ve dahabirçok bilgiyi, kaynaklarını da göstererek çok detaylı bir şekilde anlatmaya çalışmıştım. Buna rağmen en çok soru hep sünnetle ilgili geliyor. Demek ki insanlar çok okumuyor. O zaman ben sizlere özet çıkarayım.
Çocuk Cerrahının Seyir Defterinde bu seyirde size, sünnetle ilgili sık sorulan sorulardan birini kitabımdan kesitlerle cevaplamaya çalışacağım.
“Sünnet cinsel aktiviteyi etkiler mi?”
Sünnet derisinin özellikli, duyarlılığı yüksek mukoza içermesi ve sünnet edilirken bu sinirlerce yoğun dokunun alınması; koruyucu derinin alınmasıyla penis ucunun hassasiyetinin azalacağı ve daha az sensitif olacağı bu nedenle cinsel hazzın düşeceğini endişe ettiren yayınlar buldum. Ama çoğu sünnetli erkeğin sünnetle ilgili psikolojik travma, cinsel fonksiyon, hassasiyet veya istek azalması gibi sorunları olmadığını belirten yayınlar da mevcuttu.  Doğrusu daha önce sünnetin sekse zarar verebileceğini hiç düşünmemiştim.
Sünnetin erken boşalmaya neden olduğunu, daha az zevk aldırdığını, sünnet yarası olan pe­nisin iyi hissedemediğini, hatta sünnetli erkeklerin kadın part­nerlerinin de daha az zevk aldığını iddia edenler vardı.
İstatistiksel olarak anlamlı olabilmesi için aynı zamanlarda sünnet olmuş, aynı çevrede yetişmiş, yetiştirilmiş bir grupla, yine aynı özel­liklere sahip sünnetsiz iki grubu karşılaştırmak gerekirdi ki, bu özel­liklere sahip grupları bulmak adeta İmkânsızdı. Ancak, bilim adam­larının çeşitli tekniklerle bu problemi çözdüklerini gördüm. Öncelik­le sünnetin seksi etkileyip etkilemediği sorusunun cevabına en iyi şe­kilde sünnetsizken cinsel tatmini yaşamış erişkinlerin, türlü nedenler­le sünnet olmaları sonucunda seks hayatlarında herhangi bir deği­şiklik olup olmadığını sorgulamak ile ulaşılabilirdi. Nitekim böyle çalışmalar yapılmış ve iddiaların aksine, sünnet sonrası yüksek memnuniyet belirtilmişti. Sünnetin seksüel fonksiyonu kötü yönde et­kilemediği sonucuna varılmıştı.
Tabii bu çalışmalarda tıbbi nedenlerden ötü­rü sünnet edilen erkekler yer alıyordu. Belki de bu tıbbi rahatsızlık­lar, sünnet sonrası memnuniyet duymamalarının asıl nedenleriy­di. Bu durumda, başka çalışmaları da araştırmak gerekti.
Son zamanlarda, HIV ve cinsel yolla bulaşan bazı hastalıklara kar­şı belirgin olarak koruyuculuğu olduğu düşünülen sünnetin iyice po­püler olmaya başladığını okumuştum. O zaman sadece korunma amacıyla sün­net edilmiş sağlıklı erkekleri içeren bir çalışma bulabilirsem daha çok tatminkâr sonuçlara ulaşabilirdim.
Ve buldum…                                            
Sadece cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak ama­cıyla sünnet olan sağlıklı, penislerinde problem olmayan, 18-24 yaşları arasında 2 bin 784 erkek üzerinden bir çalışma yapılmıştı. Sonuçta, HIV riskini azaltmak amacıyla yapılan sünnetin erkek seksüel aktivitesini kötü etkilemediği, sünnetli erkeklerde artan penis hassasi­yeti ve daha kolay orgazma ulaşım belirtilmişti.
Erken boşalma ve sünnet kelimeleriyle arama yapmaya başladığımda yine düzinelerce çalışmayla karşılaştım; 3 bin 980 erkek üzerinde yapılan bir çalışmada sertleşme fonksiyonunda bozukluk, şişmanlık ve depresyonun erken boşalmaya neden olan etkenler arasında olduğu belirtilirken, sünnetin etkisi olmadığı saptanmıştı. Vajen içi boşalma zamanının sorgulandığı bir başka çalışmada yi­ne sünnetin bir etkisi olmadığı bulunmuştu.
… Birbaşka çalışmada doktor­lar sünnet sonrası mukozal uzunluk ile erken boşalma arasındaki bağlantıyı araştırmışlardı. Sonuç; sünnet sonrası mukoza uzunlu­ğu ile erken boşalma arasında hiçbir bağlantı olmadığıydı.
Yenidoğan sünnetinin, penis hislenmesi üzerine etkilerinin araştırıl­dığı bir çalışmada penis başı orta hattında titreme, basınç, uzaysal algılama, sıcak ve soğuk sinirlerin eşik değerleri ölçülmüştü. Gerek­li düzenlemeler yapıldıktan sonra, sünnetli ve sünnetsiz grup arasın­da istatistiksel bağlamda anlamlı bir fark olmadığı görülmüştü. Nitekim yakın zamanda penisin his reseptörleri üzerine yapılan histolojik ve anatomik bir araştırmada, sünnet derisinde bulunan Meissner partiüllerinin yaş arttıkça, ergenliğe yaklaştıkça azaldığı ve sünnet derisinin cinsel aktiviteye bir etkisi olmadığı yayınlanmıştı. Yi­ne bir başka çalışmada; erişkin erkeklerde sünnet öncesi ve sonrası karşılaştırıldığında % 82 oranında sünnet sonrası cinsel ilişki kalite­sinin arttığı, % 95 oranında ise penis görünümünün daha iyi oldu­ğu belirtilmişti. İddiaların aksine, sünnet öncesi % 31,8 olan erken boşalma oranı, % 13, 6’ya gerilemişti.
Sistematik bir gözden geçirme makalesinde 36 tane ciddi bilimsel yazı iyice irdelenmiş ve sünnetin cinsel uyarı, hassasiyet, haz ve tatminde azalmaya neden olmadığı belirtilmişti.
Bütün bu çalışmalar, sünnet karşıtı grupların tezlerini çürütüyordu. Arada nadiren sünnetin glansta hafif his kaybına neden olabilece­ğini belirten çalışmalar olsa da, hemen akabinde tam tersi bulgula­rın açıklandığı, sünnetin penis hislenmesine etkisi olmadığını bildi­ren çalışmalar yayımlanmaktaydı.
Kendi bilgilerim doğrultusunda, ön yargıya varmadan mevcut çalış­maların yakın zamanda yapılanların çoğunu gözden geçirdim ve hep bir hata, açık kapı aradım. Çalışmalarda, istatistiksel düzeltme­ler güzelce yapılmıştı. Yalnız çoğunun geriye dönük çalışmalar oldu­ğunu fark ettim. Yani, geriye dönük olarak sünnet olduktan sonra farklılıklar sorgulanıyordu. İleriye dönük bir çalışma aradım ve bul­dum. Erişkin erkekler üzerinde yapılan bir çalışmada, sağlıklı erkek­lerde sünnet öncesi cinsel dürtüler, ereksiyonlar, boşalmalar ve ge­nel olarak cinsel tatminler sorgulanmış, aynı erkekler sünnet olduk­tan 12 hafta sonra, aynı cinsel fonksiyonlar tekrar sorgulanarak karşılaştırılmıştı. Sonuç mu? Yine aynı; sünnetin erkek cinsel fonksiyonu üzerine klinik olarak etkili, kötü bir etkisi bulunmaması yönünde.
Bir başka iddia ise, sünnetli erkeklerin cinsel partnerlerine yeterli ola­madıklarıydı, biraz gülünç buldum. Böyle bir iddia nasıl olabilirdi? Günümüzün modern biliminde neye dayandırılarak böyle bir kanıya varılabilir ve bu kadar çok bileşeni olan etkenler ayrıştırı­larak, bir tek sünnetin etkisi nasıl ölçülebilirdi? Bu konuyla ilgili mo­dern tıpta herhangi bir çalışma var mıydı? Varsa nasıl yapılmıştı?
Partnerleri HlV’den korunmak için sünnet olan 455 kadınla görüş­meler yapılarak, sünnet öncesi ve sonrası farklılıklar sorgulanmış, sonuçlar istatistiksel olarak değerlendirilmişti. Evet, bu iddiayla ilgi­li bir çalışma bulmuştum, ama yakın zamanda yapılan bu çalışma­da, kadınların % 97,1’i partnerlerinin sünnet sonrası cinsel tatmin­lerinde bir fark olmadığını veya arttığını ifade etmişti. Çalışma, sünnetin kadın seksüel tatminine negatif etki etmediğini be­lirterek sona ermişti.
 
Türkiye’den yapılmış bir çalışmada sünnetin bırakın cinsel aktiviteyi kötü etkilemeyi, sosyal anksiyeteyi ortadan kaldırıp kendine güveni artırdığı için cinsel fonksiyon ve tatmin üzerine pozitif etkisi olduğu yayınlanmıştı.   
Okuduklarımı şöyle toparlayacak güzel bir çalışma için İnternet’ten yine bakınmaya başladım. Sünnetin, 21. yüzyılda neden gerekli ol­duğunu toparlayan bir bilimsel yazı elime geçti. Üstelik rutin sün­net uygulanmasının olmadığı, Avustralya’dan yazılmıştı.
Okumaya başladım:
“Erkeklerin sünneti değişik enfeksiyonlara, olumsuz tıbbi durumlara ve hayat boyu ölümcül olabilecek hastalıklara karşı cerrahi bir aşı­yı temsil etmektedir, ayrıca cinsel partnerlerini de korumaktadır… Sünnetin sosyoekonomik yararları vardır ve yaşla olan seksüel problemleri azaltır. Penis hassasiyeti, fonksiyonu ya da cinsel uya­rılma esnasında duygulanmada olumsuz etkisi yoktur. Verilen tat­min edici epidemiyolojik kanıt ve biyolojik destek ile rutin sünnet tüm sağlık çalışanları tarafından önerilmelidir.”
Buraya kadar okuduğum çalışmaların hepsini kitapta tek tek numaralandırarak kaynaklar bölümünde yazdım. Merak ederseniz, veya daha çok okumak isterseniz “Erkek Sünnetinin Öyküsü” kitabından faydalanabilirsiniz.
Bütün bu yazdıklarımdan benim bir sünnet taraftarı olduğumu düşünmeyin lütfen. Size objektif bir bilim adamı gözlüğüyle, bilimsel dergilerde yayınlanmış makalelerden alıntılar yaptım.  Kişisel görüşlerimi daha önce bir çok yazımda, videomda sizlerle paylaşmıştım. Ben sünnetin medikal bir gereklilik olduğunu düşünmüyorum. Her erkek sünnet olmak zorunda değil. Düzgün bir hijyenik bakımla sünnetin tüm avantajlarına sahip olunabilir. Ama çocuk güzel ülkemiz gibi gelenek ve göreneklerin, mahalle baskısının yüksel olduğu bir yerde yaşayacaksa çok da şansı yok…
Bu seyrimizi de böyle bitirelim,
Mutlu kalın.
Prof. Dr. Egemen Eroğlu
Mart 2025