Maalesef yakın zamanda yaşadığımız otel yangını felaketiyle beraber yanıklar tekrar gündeme geldi. Otelde kaybettiğimiz küçük büyük canları rahmetle, sorumluluklarını gerektiği şekilde yerine getirmeyerek bu kayıplara neden olanları nefretle anarak, bu günkü seyrimizde size cilt yanıklarından bahsetmek istiyorum. Cilt yanıklarını özellikle vurguluyorum. Yani solunumla olan yanıklardan, elektrik yanıklarından ziyade, güncel hayatta sık karşılaştığımız minör yanıklardan, ne yapmak gerektiğinden bahsedeceğim.
İyi seyirler,
Biz sağlıkçıların eğitimimizde çok detaylı olarak öğrendiğimiz yanıklar konusunu biraz filtrelemek en doğrusu olacak. Size hafif yanıklardan, nasıl sınıflandırdığımızdan ve nasıl tedavi edeceğimizden bahsedeceğim. Derin yanıkların tedavisi zaten ancak hastanelerde, yanık merkezlerinde yapılabileceğinden detaylı tıp bilgileriyle sizleri boğmanın anlamı yok.
Yanıklara nasıl müdahale ediliri anlatmadan önce size yanıkları nasıl sınıflandırdığımızı anlatayım.
Farklı, detaylı sınıflamalar mevcut. En basiti: Yüzeyel yanıklar, kısmi kat yanıklar ve tam kat yanıklar. Derimiz katlardan oluşuyor. En üst kat epidermis katı. Onun altında dermis katı var. Dermis katı biraz daha kalınca bir kat ve sinir ve kıl hücreleri bu katın derinlerinde yerleşiyor. Dermis katının altında bolca yağ içeren cilt altı  katmanı, onun da altında artık kaslar, tendonlar, kemikler yer alıyor.
Bizim derimizin en üstteki tabakasının adı epidermis demiştik. Eğer sadece bu tabakada yanık oluşursa birinci derece de denilen yüzeyel yanık oluşuyor. Bu tip yanıklarda hafif acı oluyor, cilt bütünlüğü bozulmuyor, yanık bölgenin rengi de pembe veya kırmızı oluyor. Parmakla bastığımızda renk önce beyazlaşıyor, basmayı bıraktığımızda tekrar kırmızı rengine dönüyor. Bül dediğimiz o içi su dolu kabarcıklar gelişmiyor, nedbe dokusu olmadan 3-5 gün içerisinde güzelce iyileşiyorlar. Mesela güneş yanığı buna güzel bir önek.
Kısmi kalınlıktaki yanıklarda, yanık cildin en üstteki epidermis tabakasının altında bulunan dermis tabakasının bir kısmına ulaşıyor. İkinci derece yanık dediğimiz bu yanıklar çok ağrılı oluyorlar, cildin rengi kırmızı oluyor, nemli ve ödemli görünüyor, büller gelişiyor. Bunlarda da yüzeyel yanıklarda olduğu gibi parmakla bastırıldığında renk beyazlaşıyor, basma bırakılınca cilt eski rengini alıyor. Yanık yine aynı tabakanın biraz daha derinine inerse renk kırmızıdan hafif sarıya dönebiliyor, böyle derinlere inmeye başladığında sinirler de zarar görmeye başlayacağından ağrı bir miktar daha az olabiliyor. İyileşme süresi de 3-4 haftayı bulabiliyor. Daha çok sıcak su veya yağ teması gibi durumlarda ortaya çıkan ikinci derece yanıklarında yara dokusu, yani nedbe gelişimi yüksek olasılık.
Üçüncü derece yanıklarda ise epidermis ve dermis tabakaları tam kat yanıyorlar, yanık cilt altı dokuya ulaşıyor. Yanık bölgesi beyaz, kahverengi veya siyah oluyor, kuru, kayış gibi sert bir hal alıyor. Parmakla basmakla renk değişimi filan olmuyor. Tüm sinir uçları yanacağından ağrı olmuyor veya çok az oluyor. Bu derecedeki yanıklar ancak yanık merkezlerinde başka bir bölgeden alınacak cilt ile iyileşebiliyorlar ve ciddi skar / nedbe dokuları oluşuyor. Bu tür yanıklar da daha çok ateş, elektrik çarpması, kimyasal etkenlerle oluşuyor.
Dördüncü derecede ise yanık cilt altı dokusunun da altına, kaslara, tendonlara, kemiklere ulaşıyor. Aklıma yine Kartalkaya’daki otel geldi. Bu tip yanıkların tedavisi tahmin edebileceğiniz gibi, ancak merkezlerde cerrahiyle olabiliyor.
Yanık olursa ne yapacağız?
İlk yapmak gereken üstteki giysilerin, takıların hızlıca çıkarılması, soğutma, temizleme, pansuman yapma, ağrı kesici almak ve tetanoz koruması.
Biraz detaylandırırsak:
Kıyafetler, yüzükler ve benzeri yapışmamış her şey çıkarıldıktan sonra çeşme suyu altında yirmi dk kadar soğutmak gerekiyor. Çok uzun su altında tutmak da cildin maserasyonununa, yani fazla yumuşamasına neden olabiliyor. Kesinlikle buz veya buzlu su uygulanmamalı, keza bunlar acıyı ve doku hasarını artırabiliyorlar. 10-12 derecede soğutulmuş su veya serum fizyolojikle ıslatılmış gazlı bez yanık bölgenin üzerinde bırakılabilir. Bu da bir yol.
Yanık bölgesinin temizlenmesi de su altında soğutulduğunda sağlanmış oluyor. Daha sonraki temizliklerinde Betadin gibi iyotlu dezenfektanlar yara iyileşmesini de yavaşlattıklarından çok önerilmiyorlar. Hafif bir sabunla yıkanabilir. Alkol içermeyen Klorheksidin yıkamaları da yapılabilir.
Bül geliştiği zaman ne yapıyoruz?
İki cm altında olan bülleri patlatmıyoruz, içerisindeki sıvıyı enjektörle çekmeye çalışmıyoruz. Bir iki hafta içerisinde geçmezse yanık derecesi daha fazla olabilir düşüncesiyle doktor tarafından görülmesini öneriyoruz. Sıklıkla o kadar zaman beklemeden patlıyorlar. Patladıkları zaman temizlenmeleri, artık derilerin alınmaları gerekiyor. Hem enfeksiyona neden olabiliyorlar, hem de uygulayacağımız tedavinin alttaki ihtiyacı olan dokuya ulaşmasını engelliyorlar.
O zaman soru geliyor: Bir şey  sürmemiz gerekiyor mu?
Basit yüzeyel yanıklarda enfeksiyon nadiren gelişiyor. Onun için güneş yanığı gibi yanıklara bir şey sürmek şart değil. Parfümsüz nemlendirici bir krem sürülebilir. Aloe vera veya bacitracin gibi topikal antibiyotik kullananlar var ama etkinlikleri tamamen ispatlanmış değil.
İkinci derece yanıklarda silverdin gibi gümüş sulfadiazine içeren kremlerin kullanılması çok popüler bir uygulama, halbuki bu kremler yara iyileşmesini yavaşlatıp pansuman yapılma sıklığını artıyorlar ve daha çok acıya neden oluyorlar. Hydrocolloid ve gümüş içeren hazır pansumanların daha etkin oldukları biliniyor. İlginç olarak en eski yara bakım ürünlerinden bal da, evet bildiğimiz baldan bahsediyorum, kullanılabiliyor.
Demek ki yüzeyel, birinci derece yanıklarına pansuman yapmaya gerek yok. ama ikinci derece ve üçüncü derece olanlara pansuman yapmak gerekiyor. Bu pansumanlarda püf nokta, pansuman materyalinin yapışmaması. Önce güzelce sabunlu suyla yıkıyoruz. Sonra antibiyotikli krem sürüp üzerini yapışmayan gazlı bezle veya sadece Bactigrass ile örtüyoruz. Üzerine kuru gazlı bez koyup, sargı beziyle sararak pansumanı bitiriyoruz. El – ayak yanıklarında parmakların ayrı ayrı sarılmaları yapışma ve maserasyonun önlenmesi açısından önemli.
Pansuman değiştirme sıklığı günde bir ile haftada bir arasında değişiyor. Mesela topikal antibiyotik ve yapışmayan gazlı bez kullanımında her gün değiştirmek uygun.
Epitelizasyon başladıktan sonra parfümsüz nemlendirici kremler, Hindistan cevizi yağı, sarı kantaron sürülebilir. Kozmetik maddeler içeren lanolinli kremlerden uzak durulmalı.
Ağrı ve kaşıntı ciddi sorun oluşturuyor. Yanık bölge mümkünse kalp seviyesinin üzerinde tutulmalı. Ağrı için acetaminophene içeren ilaçlar, kaşıntı için antihistaminikler çok işe yarıyor.
Kısaca yanıklardan bahsetmek istedim. En iyisi mümkün olduğunca dikkatli olmaya gayret edelim. Basit yanıkları anlattığım şekilde tedavi edebilirsiniz ama özellikle yanık
  • Derinse, derinin üzerindeki derinin bütünlüğü çok bozulmuşsa,
  • Derinin kuru ve kayış gibi kösele görünümüne dönmesine neden olmuşsa,
  • Yanma sonrasında siyahlaşma gibi renk değişiklikleri varsa,
  • Çapı 8 santimetreden büyükse veya eller, ayaklar, yüz, kasık, kalça veya büyük bir eklemi kaplıyorsa, mutlaka yanık merkezlerine veya tam teşekküllü bir hastaneye başvurmayı unutmayın.
Sevgiyle kalın,
Prof. Dr. Egemen Eroğlu
Şubat 2025