Sekiz yaşında sevimli bir kız çocuğu. Son 1 yıldır aralıklı karnının ağrıdığını ifade ediyor ve sol üst, yan tarafı gösteriyor. Mide, gaz ağrısıdır denilip üzerinde durulmamış. Şikayetlerinin devam etmesi üzerine çocuk doktoru tarafından istenen karın ultrasonografisinde dalağının üst tarafında kocaman bir kist görülüyor. Gerekli tetkikleri yapıp, parazit kaynaklı olmadığından emin olup diğer habis hastalıkları eledikten sonra laparoskopik cerrahi yapıp dalağın üst yarısını alıyoruz. Bir iki gün yattıktan sonra evine yolluyoruz.
Çocuk Cerrahının Seyir Defterinde size çocuklarda dalak kistlerinden bahsedeceğim.
Çocuk Cerrahisi çok acayip bir branş. Bizler eski genel cerrahlar gibiyiz. Çocuğun vücudunun her tarafını ameliyat ediyoruz. Onun için sizlere anlattığım konular çok geniş bir yelpaze içeriyor.
Sosyal medya aracılığıyla bana gelen istekler doğal olarak sık görülen rahatsızlıklarla ilgili. Ama bazen nadir rastlanılan olgularla ilgili konu talepleri de oluyor. Nadir olgular denilince yine bizim acayip branşımız akla geliyor. Her türlü olağan dışı anomaliyle karşılaşabiliyoruz. İşte girişte anlattığım parazit kaynaklı olmayan dalak kisti olgusu da bunlardan biri. Genel olarak toplumda on binde yedi kadar görülebildiği ifade edilen bu hastalığı biz çocuk cerrahları, belki sayımız da az olduğu için, daha yüksek bir oranda görüyoruz.
Şimdi, size dalak kistlerini anlatmadan önce çok kısa dalak hakkında bir kaç bilgi vereyim.
Dalak, biliyorsunuz, midenin hemen solunda arkasında bulunan bir organ. Bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde son derece önemli bir rol üstleniyor. Antikorlar üretiyor, bazı bakterilerin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlıyor. Kanın yaşlanmış, bozulmuş hücrelerini ayıklayarak filtreliyor. Bazı kan hücrelerini depoluyor. Lenfosit üretiminde, plazmanın hacminin ayarlanmasında gerekli görevleri yapıyor. Yumuşak ve kırılgan bir yapısı olduğundan ve vücut için bu kadar önemli fonksiyonları da yerine getirdiğinden mide arkasında kaburgalar tarafından koruma altında bulunuyor. Kendi doğamız bile bu kadar koruyorsa bir bildiği var tabi ki. Bu durumda bizim de korumamız gerekiyor. Onun için dalağın hepsini almak yerine, hastalıklı yarısını almak gibi dalak koruyucu tedavileri tercih ediyoruz.
Kist deyince doğal olarak her kisti ameliyat etmiyoruz. Mesela yaralanma, enfeksiyon, damar tıkanıklığı gibi nedenlerden dolayı oluşan yalancı kistler aslında dalakta en sık görülen kist çeşitleri. Neredeyse tüm dalak kistlerinin %80’ini oluşturuyorlar. Hidatik kist dediğimiz parazit kistleri ise %10 kadar dalak kistinden sorumlu oluyor. Bu tip kistlerde medikal tedavi veya diğer cerrahi yöntemlerini kullanmak gerekebiliyor. Girişte bahsettiğimiz hastada ise nadir görülen dalağın parazitik olmayan gerçek kisti mevcuttu.
Bahsettiğim primer gerçek dalak kistleri sıklıkla çocuklarda oluyor, ve genellikle bir şikayete neden olmadığı için rastlantı eseri yapılan ultrasonografi veya diğer görüntüleme yöntemlerinde fark ediliyorlar.  Eğer şikayet oluşturmuyorsa ve çapı beş santimden küçükse, ve radyolojik olarak basit kist olduğundan eminsek zaten hiç dokunmuyor, takip ediyoruz. Ama komşu organlara baskı nedeniyle dolgunluk hissi, kusma, karın ağrısı gibi semptomlara yol açıyorsa, veya patlama, enfeksiyon ve kanama gibi problemlere neden olabilecek kadar büyük boyuttaysa ameliyat ediyoruz.
Eğer dalak cerrahisi yapacaksak mümkün olduğu kadar dalağı korumak istiyoruz. Ne kadar önemli görevleri olduğunu biraz önce anlatmıştım. Mecburen tamamen dalağı almak zorunda kalırsak hayat boyu bazı bakterilere karşı aşı yapmak zorunda kalıyoruz. Bunu da bildiğimiz için eğer kistin yerleşimi uygunsa laparoskopik yöntemle dalağın hastalıklı yarısını alıyoruz. Böylece hem kalan dalak görevlerini yapmaya devam ediyor, hem de laparoskopik yöntemin avantajıyla neredeyse hiç iz kalmadan, hızlıca taburcu ediyoruz. Bu cerrahiye uygun değilse diğer cerrahi teknikler ve girişimsel radyolojiyle kisti yok etmeye çalışıyoruz. Amaç patolojiyi ortadan kaldırmak, dalağı korumak ve hastamızı mümkün olduğunda erken taburcu etmek.
Taburcu etmek deyince size kısa bir tıp dışı bilgi vereyim. Özellikle Kurtuluş Savaşımızda eli silah tutan herkes vatanımızı kurtarmak için Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde savaşıyordu. Hasta olanlar, yaralananlar hastanelerde veya toplu sağlık hizmeti verilen yerlerde tedavi ediliyor ve iyileşenler tekrar taburlarına gönderiyorlardı. Tekrar savaşmak üzere. İşte taburcu olmak deyiminin de buradan geldiğini biliyor muydunuz? Tüylerim diken diken oldu.
Bir seyrin daha sonuna geldik. Lütfen yazdıklarımı youtube kanalımdan izlemek isterseniz tıklayın, bizi instagramdan takip edin.
Ve mutlu kalın.
Prof. Dr. Egemen Eroğlu
Nisan2022